21 Ocak 2014 Salı

Tarihten arta kalanlar: 22.01... (Kaçıranı Meçhul)

Bugün yine size tarihin arka sayfalarına ittiği isimlerden biri olan Refik Erduran'dan bahsetmek istiyorum. Öncelikle bugün sadece hapiste yatan ve kendisi için imza kampanyası başlatan halkı ve Nazım Hikmeti anlatmak istedim ama birbirleriyle bağlantılı bu iki insanı ve Erduran'ın olaylı oyunu "Bir Kilo Namus" eserinden yola çıkarak üç yaşanmış olayı köşe yazımın bugünkü tarihine sığdırayım diye düşündüm. Neredeyse her alanda çalışmaları ve döneme göre oldukça çalkantılı yaşamıyla dikkatleri üzerine çeken; tarihimize, edebiyatımıza ve tiyatromuza yaptığı katkıları, Nazım Hikmet'le olan dostluğu, çabuk unutulan Refik Erduran'ı hatırlatmak isteriz görmeyi isteğen gözlere.
Kökleri Karamanoğulları Beyliği'ne dayanan bir aileden gelir. Dedesi, Ağır Ceza Reisi Ahmet Erduran, babası asker ve avukat Hüsamettin Ahmet Bey'dir. Annesi ise Türkiye’de ilk resimli dergiyi çıkaran Maarifçi Mustafa Refik Bey’in kızı Refika Hanım'dır. Çiftin ikinci çocuğu olan Refik Erduran, 13 Şubat 1928'de İstanbul'da dünyaya gelmiştir.
Çocukluğunu Salacak (Üsküdar)'ta bir yalıda dadıların gözetiminde geçiren Erduran, ilköğrenimini Nilüfer Hatun İlkokulu (o zamanki adıyla 15. İlkokul)'da tamamladıktan sonra öğrenimine Robert Koleji'nde devam etti. İlk oyununu Robert Koleji'nde iken yazdı ve oyun 1948 yılında okulun tiyatrosunda "Kahraman" adıyla sahnelendi.
Erduran, Robert Koleji’nden lisans derecesini aldıktan sonra 1947 yılında Tiyatro Tarihi ve Dram Bölümü'nde Yüksek Lisans eğitimi için Cornell Üniversitesine gitti. Hayranı olduğu Nazım Hikmet'in cezaevinde hastalandığını ve durumunun kötüleştiğini öğrenince onunla tanışma arzusundan ötürü 1949 yılında Türkiye'ye döndü.
Refik Erduran, Türkiye'ye döndükten sonra Nazım Hikmet'i hapisten kaçırma planları yaptı ancak buna gerek kalmadı çünkü 28 yıllık mahkumiyet kararı ile hapse girmiş olan ve 13 yıldır hapis yatan Nazım Hikmet'in geri kalan cezası, şairin af yasası kapsamına alınması için yürütülen büyük kampanyanın ve yaptığı açlık grevinin ardından affedildi ve şair 15 Temmuz 1950 günü özgür bırakıldı. Ne var ki Nazım Hikmet, 1951 yılında askere çağrılmış ve askerde öldürülme tehlikesi ortaya çıkmıştı. Bu dönemde şairin baba bir anne ayrı kızkardeşi Melda Hanım ile nişanlanan Erduran, artık akrabalık ilişkisi de olan Nazım'ı yurtdışına kaçırma fikrini öne sürdü ve kendisinin kullandığı bir sürat motoruyla Nazım'ın İstanbul Boğazı'ndan Karadeniz'e geçmesine, Karadeniz'de seyreden Romanya bandıralı bir gemiye binerek Türkiye'den ayrılmasına yardımcı oldu. Erduran'ın bu olayda oynadığı rol, uzun süre sır olarak saklandı. Olayla ilgili suç dosyası "kaçıranı meçhul" olarak kapandı. Nazım Hikmet, 1961 yılında yazdığı Otobiyografi adlı şiirde kaçışından -Refik Erduran'dan adını anmadan- şu dizeyle bahsetmiştir : "951`de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm ölümün üstüne".
Erduran, askerliğini Kore Savaşı sırasında Türk Tugayı’nda yedek subay olarak yaptı. Savaşta tercümanlık yapan Erduran, Türk tugayına gönüllü olarak katılmıştı.
Kore Savaşı'ndan döndükten sonra asker arkadaşı Ertem Eğilmez ve devrin tanınmış gazetecisi Kemal Salih Sel'in oğlu Haldun Sel ile 1953 yılında Çağlayan Yayınevi'ni kurdu. Cep kitabı boyutlarında plastik kapaklı kitaplarla yayın piyasasında önemli bir başarı elde etti. Refik Halit Karay, Aka Gündüz, Peride Celal gibi devrin önemli yazarlarının kitaplarının yayımladı. Cumhuriyet Gazetesi'nde tefrika edilen İnce Memed romanını ilk yayımlayan yayınevi oldu (1955). Erotik romanlara, bilimkurgu kitaplara kitap yelpazesinde önemli bir yer verdi. Yayınevi kitaplarını göreceli olarak ucuz fiyatla ve ilk defa gazete bayilerinde satışa sundu. Refik Erduran'ın yazdığı Yağmur Duası adlı kitap da Çağlayan Yayınevi tarafından basıldı ve çok satanlar arasına girdi.
Erduran, 1954-55 yılları arasında TEF adlı haftalık mizah dergisini yönetti. Dergi, 1955'te kapandı (1960 yılında Ertem Eğilmez yönetiminde tekrar yayımlanmaya başlamıştır).
Erduran, zamanla yayımcılık işlerini Ertem Eğilmez'e bırakıp asıl ilgi alanı olan tiyatroya yöneldi.
Refik Erduran, Muhsin Ertuğrul'un isteği üzerine, oyun yazarlığı dersleri vermesi için Ankara Üniversitesi'ne davet edilen Amerikalı yönetmen Kenneth Mcgowan'a birkaç ay süreyle asistanlık yaptı. Bu kurslardan Aziz Nesin gibi değerli oyun yazarları faydalandılar.
Bu deneyimden sonra ilk profesyonel tiyatro oyunu Deli’yi 1957 yılında yazdı. Oyun, İstanbul Şehir Tiyatroları'nda oynandı ve bunu ardı ardına yazdığı diğer oyunları takip etti. Daha çok güldürü ve vodvil türünde oyunlar yazdı. Bir Kilo Namus (1958) ve Cengiz Han'ın Bisikleti (1959) adlı oyunlarıyla ün yaptı. Evet, asıl geliyoruz şimdi esas yazımızın esas konusu; Kadın avukatların Refik Erduran'a yıllar önce bugün aleyhinde dava açtığı oyuna. "Bir Kilo Namus" isimli yapıtında kadınların şeref ve haysiyetlerinin zarar gördüğünü ileri süren avukatlar, belli bir süre sonra dava açmaktan vazgeçtiler. Nedense araştırmalarım sonucu, basında fazla yer almayan oyun, sonuçsuz kaldı. Sadece şunu görüyoruz ki, sürekli itilmeye çalışılan yazara oynanan oyunlardan biri olmuştur. Yazımı bu olay üzerine kurmak isterken baktım ki, ne kadar az şey biliyormuşuz Erduran hakkında ve devamında onun hayatını anlatmaya kaptırdım kendimi.
Yurt içinde ve dışında sinema, televizyon senaryoları yazdı. Atatürk'ün toplumu yeniden yapılandırmada kırdığı sürat rekorunu anlatan "Metamorfoz(Başkalaşım)" adlı senaryosu TRT tarafından 1992'de filme çekildi. Tiyatro oyunu yazarlığı alanlarında yerli ve yabancı ödüller aldı.
1965 yılında Abdi İpekçi'nin teklifi üzerine Milliyet Gazetesi'nde başladığı köşe yazarlığını 1981 yılına kadar aynı gazetede sürdürdü. Daha sonra Güneş ve Meydan gazetelerinde gazeteciliğe devam etti. 1985 yılında Gazeteciler Cemiyeti'nin 'En başarılı Köşe Yazarı Ödülü'nü aldı.
1968'de Uluslararası Yazarlar Atölyesi'nin daveti üzerine ABD'ye giden Erduran, bir yıl boyunca Iowa Üniversitesi'nde Yazarlar Atölyesi'ne katıldı ve sonra Kaliforniya'ya yerleşti. Gazeteciliğini Milliyet’in Batı Amerika Haber Bürosu Şefi olarak devam ettirdi. 1982'de İstanbul'a döndüğünde köşe yazarlığını bıraktı. Gazeteciliği, önemli gördüğü konularda yazılar yazarak sürdürdü.
Erduran bir film şirketi kurarak çeşitli tv dizileri yönetti. En bilineni : Önce Canan adlı dizidir. 1990'larda çeşitli TV programlarında yapımcılık, sunuculuk üstlendi.
Erduran, Sırp Faşistleri'ne karşı sembolik direniş göstermek amacıyla 1995 yılında Bosna’ya giderek "Kara Kuğular" adlı seçkin birliğe katıldı, gördükleri Milliyet’te dizi olarak yayımlandı. Ardından "Bosnalı Samuraylar" başlığıyla kitaplaştırıldı.
Refik Erduran'ın, ilk romanı Yağmur Duası adlı eserdir. Bu roman, 1954 yılında yayımlandığında 9 günde 50bin satışla bir rekor kırdı. İkinci romanı "Er Oyunu", Milliyet Gazetesi'nde dizi olarak yayımlanmaya başladı ancak birinci bölümden sonra 12 Eylül Darbesi nedeniyle dizi yarım kaldı. Erduran, 2003-2005'te yayımladığı romanlarla yazarlığa devam etti. "Domuz", "Neşe'nin Şarkıları", "Er Oyunu", "Kavşak" adlı dört romanı yayımladı. Ayrıca Sabiha Sertel'i anlattığı "Sabiha" adlı öykü kitabını; "İblisler, Azizler, Kadınlar" adlı anı kitabını yayımladı.
Erduran, bir BM örgütü olan UNESCO'ya bağlı, kısa adı ITI olan, Uluslararası Tiyatro Enstitüsü Türkiye Merkezi’nin 1986 yılından beri başkanlığını yürütüyor. Haldun Taner'in ölümü üzerine bu görevi üstlenen Erduran, aynı örgütün 1989’da Helsinki’de yapılan Dünya Kongresi’nde Uluslararası Yazarlar Komitesi Başkanlığı’na seçildi.
Başta dediğimiz gibi çalkantılı özel yaşamı, değişik dönemlerde 4 evliliği ve bu evliliklerden 4 çocuğu olan Erduran, 74 yaşında, eski karısının kızı ile evlenmesiyle büyük toplumsal tepkiye neden olmuş, hatta o dönemde bir avukatın evliliği iptal davası açması akabinde mahkeme evliliğini iptal etmiştir. Buna rağmen birlikteliğini sürdüren Erduran'ın bu evlilikten Ferhat(1997), Kerem(2002) ve İpek (2002) adında üç çocuğu doğmuştur.
Belki de bu olaylardır ki yazarı arka sayfalara itti ve orada kalmaya mecbur kıldı. Ne yazık ki, toplum için bir şeyler yapmaya çalışmış insanları hep özel yaşamlarından dolayı yadırgadık durduk ve uzun dönem değişeceğini de düşünmüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder